10 Eylül 2015 Perşembe

İşte Sinema! İşte Charlie Chaplin!



Not: Bu yazı, Büt Dergisi'nden alınmıştır.
Sinema deyince akla gelen ilk isim Charlie Chaplin’dir şüphesiz. Chaplin’in sinemada bu denli adından söz ettirmesine sebep ne? Bu komedi ustası ya bir gün Hitler gibi diktatör  olursa, dünya nasıl bir yer olurdu? Chaplin Hitler gibi diktatör olsaydı çok mu gülerdik çok mu ağlardık?

BÜYÜK DİKTATÖR
Bu sayıda ele alacağımız konu: Charlie Chaplin’in ‘klasik’leşmiş “Büyük Diktatör” filminin izinde “kara mizah” türünü incelerken; ‘modern’ sinemanın Oscar ödüllü filmlerinden, “Zoraki Kral”ın bu film ile benzerliğinden yola çıkarak, yeni bir boyut yaratmak. Büyük Diktatör, belki de Charlie Chaplin’in en önemli filmi. 1940 yapımı film, iki milyon dolar bütçesi ile; senarist, yönetmen, müzik direktörü, yapımcı ve başrol oyuncusunu aynı koltukta oturtmayı başararak bir ilke imza atmıştır. Film konu itibariyle saf bir berberin, zeka küpü (!) bir liderle tesadüf eseri yer değiştirip, ülkeyi yönetme çabasını anlatırken mizahtan ödün vermeden, yaşananların ve yaşanacakların ironik bir biçimde hicvini yapıyor.
Hem Yahudi bir berberi, hem de Adenoid Hynkel adında (aslında Hitler) bir diktatörü canlandıran Chaplin, insanlık dersi verirken düşmanlıkları bir türlü son bulmayan Yahudi-Alman ilişkisine de dikkat çekiyor. “Barış” ana teması üzerinde şekillenen film, her şeyin bu yolla halledilebileceğinin altını çizerken; Yahudi berbere, bunu (barışı) gerçekleştirme yolunu açıp, diktatörlükten uzak bir yaşam alanı sunuyor. Hynkel’in, döner biçimli oyuncak dünyayı alıp, ayağında sektirmesi, “ben dünyayı ayağımda oynatırım” cümlesine atıfta bulunurken, sıradan sade bir vatandaşın da doğru yolu bulduğunda, en güçlü diktatörlerin bile yapamayacağı şeylerin üstesinden gelebileceğine bizleri inandırıyor. Sembolik olarak benzerlik gösteren hal ve hareketleri, Şarlo tiplemesi özünde yoğuran Chaplin, Hitler ile empati kurarak, dünyaya onun gözünden bakmaya çalışıyor.
Üslup açısından son derece naif, tabir-i caizse “kırıp dökmeden” mesaj veren film, daktilo sahnesiyle uzun sözlerin boş ve anlamsızlığını, önemli olanın az ama öz olduğunu betimliyor. Buradan hareketle Zoraki Kral filmini ele alırsak, konuşma güçlüğü çeken (kekeme) Kral VI. George’un, hitap gücünün yetersizliğiyle bir ülkeyi savaştan kurtardığını ve binlerce canın koruyucusu olduğunu, halkına (o haliyle) güven sağladığını fakat Hitler’in, şakır şakır konuşup, hitabet dersi verircesine seslendiğini, halkını kandırdığını ve milyonların ölümüne yol açtığını düşünürsek, hem iki film hem de iki karakter arasındaki ortak noktayı tespit edebiliriz.
Alt Tema “Dürüstlük”
Muhalif ve toplumsal duruşunu bozmayan Charlie Chaplin, bu filminde “sevgi” faktörünü de devreye sokarak, aşksız ve sevgisiz kalanların; ister ana, ister baba, ister kardeş, ister evlat, ister eş tarafından olsun, bir canavara dönüşeceğini yüzümüze çarparak, değer ve kıymet olgusunun birey için önemini vurguluyor. Alt tema olarak “dürüst”lüğün ön plana çıkarıldığı film, doğru bir önder doğrultusunda bir ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle, insan potansiyeliyle ve tüm varlığıyla hedeflediği her amaca ulaşabileceğini kanıtlıyor. Ana hattın belirlenmesi açısından filmin dokunaklı ve bir o kadar gerçekçi konuşmasını iletiyorum:
Askerler! Zorbalara itaat etmeyin. Onlar sizi eziyor; düşüncelerinizi, hislerinizi ve hareketlerinizi planlıyor, sizi koyun yerine koyuyorlar. Sizi aç bırakıp, hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp topun ağzına sürüyorlar. İnsanlıktan çıkmış, beyni ve kalbi makineleşmiş kişilere teslim olmayın. Sizde nefret yok, sevilmeyen kişiler nefret eder ancak. Askerler! Esirlik için değil, hürriyet için savaşın. Şöyle der Luka İncili'nin 17. bölümünde "Tanrının krallığı insanın içindedir" Bir kişiye, bir gruba değil, herkese açıktır. Siz insanlar, makineleri yaratacak güçtesiniz, mutluluğu yaratacak güçte. Bu güçle yaşamı hür ve güzel yapın, harika bir maceraya dönüştürün. (Büyük Diktatör / Yahudi Berber’in Konuşması)
Charlie Chaplin, sinema henüz keşfedilmemişken doğdu! Sinema, onun filmleriyle doğdu, gelişti, altın bir çağ yaşadı! Sanatın muhalif olduğunu gösterdi! Sinema onunla özdeşleşti! İşte Sinema! İşte Charlie Chaplin!

Ege KÜÇÜKKİPER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder