10 Eylül 2015 Perşembe

Alfred Hitchcock ve Ünlü Yapıtı 'Psycho'nun Bilinmeyenleri



Not: Bu yazı, Büt Dergisi'nden alınmıştır.
Hemen hemen her üniversitede tez konusu olarak seçilen film, dönemin ve dönemimizin kült filmleri arasına girmeyi başarmıştır. Böyle büyük bir yönetmenin şaşırılacak yönü ise, hiç “Oscar” ödülü olmamasıdır. Yani akademi tarafından değil halk tarafından sevilmiştir.
Gerilim filmi deyince, akla ilk gelen isim kuşkusuz Alfred Hitchcock'tur. İlk filmi “No:13”ü, 1922 yılında çeviren Hitchcock, “Kuşlar”, “Vertigo”, “Arka Pencere” gibi filmlerle başarıdan başarıya koşmuş ama asıl ününü “Psycho” filmiyle kazanmıştır. 
Bu ön bilgilendirmeden sonra, Türkçe ismiyle “Sapık” olarak hafızalara kazınan bir başyapıtın ortaya çıkışını, çekilişini, etkilerini ve bilinmeyenlerini hep beraber inceleyelim. Filmin seri olduğunu bilen de var, tek filmden oluştuğunu sanan da… Bilinçaltlarında en çok yer eden sahne ise meşhur “duş” sahnesi…  Evet, Sapık bir seri… Dört filmden oluşan ve soluksuz izlenen bir seri…
Bilinmeyen 1: Sapık filmi, yazar Robert Bloch’un aynı adlı romanından uyarlanmıştır.
Baş karakterimiz Norman Bates, küçük yaşta annesini zehirleyerek öldürmüş ve hala yaşıyormuş gibi cesedini evin içerisinde –annesinin odasında- tutmaktadır. Annesini öldürmesinin derin üzüntüsünü yaşayan Norman, kendi kimliğinden sıyrılmış ve annesinin kıyafetlerini giyerek cinayet işleyen bir sapığa dönüşmüştür. Genel olarak bu eksen çevresinde olaylarını ören filmin bir diğer bilinmeyen özelliği ise;
Bilinmeyen 2: “Norman Bates” karakterinin ismi oluşturulurken baz alınan ölçüt, (Nor)mal + man şeklinde olmuştur.
Hitchcock, serinin ilk filmini 1960 senesinde çekmiş ve romana son derece sadık kalmıştır. İlk film siyah – beyaz olarak karşımıza çıkmış ve meşhur duş sahnesini barındırmıştır. Norman Bates karakterine ise yine o rolle ünlenen Anthony Perkins can vermiştir. Filmin sonunda 22 yıl akıl hastahanesine kapatılan Norman, ikinci filmin çekilişinden habersizdir. Çünkü;
Bilinmeyen 3: Serinin ikinci filminin çekilmesi için, gerçek hayatta da 22 yıl beklenmiş ve Anthony Perkins 28 yaşından 50 yaşına gelmiştir.
Bu süreç zarfında tüm çekim mekanları (ev – motel), aksesuarlar, kostümler, seslendirenler ve oyunculardan Anthony Perkins aynı kalmıştır. Konu olarak da özünden ayrılmıyor oluşu, filmin devamlılığını sekteye uğratmamış, aynı ilginin görmesini sağlamıştır. Farklı olan tek bir şey vardır. O farklılık, filmin can damarıdır. Evet, tahmin edeceğiniz gibi filmin efsanevi yönetmeni Hitchcock, ne yazık ki 1980 yılında -81 yaşında- yaşama veda etmiştir. İlk filmin meşhurluğu, bilinçaltına yerleşirliği, gişe oranının yüksek olması ve en önemlisi kendisine daha da şöhret kazandırmasına karşın seri fikrini aklının ucundan bile geçirmemiştir. Sapık adlı filminin haricinde diğer çektiği tüm filmleri de tek başına birer başyapıt özelliği taşımaktadır.
Bilinmeyen 4: Hitchcock, romanın telif haklarını adını vermeden ve gizlice 9.000 dolara almıştır. Kitabın bütün kopyalarını piyasadan satın alarak, sonun öğrenilmemesini sağlamıştır.
Günümüzde malum, durum tam tersi yönde. Para ve şöhret ön planda olmasına rağmen çekim ve hazırlık süreçleri özensiz. İyi yönetmen olmanın yolunun, bu tarz maddi ve manevi ölçütlere asla dayandırılamayacağının altını usta yönetmen Hitchcock sayesinde bir kere daha çizmiş oldum. Filme geri dönersek;
Norman, serinin devam filminde, akıl hastanesinden çıkmış ve evine geri dönmüştür. Her şeyden, özellikle annesinden kurtulduğunu sanmaktadır. Fakat serinin ilk filminde öldürülen kadının annesi, intikam yolunu seçmiş ve türlü oyunlarla Norman’ı tekrar çıktığı deliğe sokmaya karar vermiştir. Yavaş yavaş hastalıklı haline geri dönen Norman, cinayet işlemeye devam etmiş ve yıllardır annesini öldürmenin üzüntüsüyle boş yere yaşadığını anlamıştır. Çünkü öldürdüğü kişi gerçek annesi değildir! Öz annesine kavuşan Norman, üvey annesine hazırladığı sonu ona da hazırlamıştır. Ölüsünü gömmek yerine, yine odasına koymuştur. Film tekrar başa dönmüş, sil baştan olmuştur…
Bilinmeyen 5: Bıçaklama yani cinayet sahnelerinde, bir karpuza bıçak saplanılarak, bıçak sesi elde edilmiştir.
1982 yılında çekilen serinin üçüncü filminin yönetmen koltuğunda ise, değişmez başrol oyuncusu Anthony Perkins oturmaktadır. Bu filmde hastalığının düzelmeme sebebi ise; ilk filmde öldürdüğü kadına çok benzeyen bir kadının, Norman’ın işlettiği motelde kalıyor oluşudur. Son film ise, Norman’ın çocukluk yıllarına aittir. Aslında bütün karakteri analiz edebilmek için gerekli olan filmdir. Norman evlenmiş, annesini kafasından atabilmiş ve mutlu sona ulaşılmıştır.
Çekim türü ve konusu açısından eleştirebileceğim film, serinin üçüncü filmidir. Diğerleri kadar heyecanlı olmayıp, amatör hatta üçüncü sınıf bir video filmi kıvamında çekilmiştir. Gereksiz ve bir amaca hizmet etmeyen çok sayıda sahne bulunmaktadır. Yönetmen farkının ne kadar önemli bir ölçüt olduğu aşikardır. Ayrıca süre olarak içlerinde en kısa olanıdır. İzlenirlik açısından üç seri olmasını tercih ederdim. Bir bütün olarak Sapık filmi, kesinlikle izlenmeye değer, IMDb puanı 8.6 olan, gerilim türünde verilmiş en iyi örneklerden biridir.
Filmin dikkat çekici bir diğer yönü ise müzikleridir. Sırf müzikleri için bile seyredilebilir. Hemen hemen sitcom tarzında bir filmdir. Sitcomdan tarzım, komedi ve plato / stüdyo oluşu değil, neredeyse bütün filmin iki mekanda geçişidir. Mekan sayısı az olmasına rağmen izleyiciyi sıkmayan, serinin sonuna yaklaştıkça önceki filmlerle arasında bağ kuracak nesnelerin oluşu, aradan on yıllar geçmesine karşın seyircinin dikkatini ve ilgisini dağıtmamıştır. Zaten 53 yıl sonra bile bu filmden bahsetmemiz bazı gerçekleri göstermiyor mu?
Filmin ortak yönü: Hem Hitchcock’a, hem de Anthony Perkins’e şöhret getirmiş ve isimlerinin kalıcı olmasını sağlamıştır.
Hitchcock, bütün filmlerinde olduğu gibi bu filminde de, detaylı bir storyboard çalışması yapmış, cinayet sahnelerinde bile yalnızca birkaç damla kan göstermiştir. Çünkü kan, bir korku filmine daha çok yakışacak, gerilim filminin doğasına aykırı olacaktır. Sırf bu nedenden dolayı ilk filmini siyah – beyaz çekmiştir. Kan ve rengi belli olmasın diye… Hithcock’un bir diğer özelliği ise, çektiği bütün filmlerde, birkaç saniyeliğine bile olsa kendisini göstermesidir. 
Bilinmeyen 6: “Alfred Hitchcock and the Making of Psycho” adlı Stephan Rebello imzalı bir kitap basılmıştır. İlk kez romandan uyarlanan bir film, film haliyle tekrar bir romana dönüşmüştür.

Ege KÜÇÜKKİPER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder